Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna ve İçimizdeki Şeytan kitaplarının ardından okuduğum Kuyucaklı Yusuf kitabı…

Aydın’ın Nazilli Kasabası, Kuyucaklı köyünde Yusuf 9 yaşında iken, gözleri önünde anası babası eşkıya baskınında öldürüldüğü gün, Kaymakam Selahattin Bey tarafından evlatlık edinilir ve Yusuf’un Balıkesir Edremit'te ömrünün en korkunç senelerinin geçtiği bir yolculuğu başlar…

Korkunç başlayan kitabın sayfalarını hızlı hızlı çeviriyorsunuz ve bir solukta okuyorsunuz…

Sabahattin Ali’nin diğer iki kitabında da olduğu gibi betimlemelerine hayran kaldım, bir sinema filmi izler gibi gözümün önünde her anı canlandı kitabın…

Kitaplığımda olması gereken bir eser olarak yerini aldı Kuyucaklı Yusuf…

Yusuf’u anlamak, Yusuf’u tanımak o kadar zor ki…

Kitabın sonunda Ah Yusuf Ah diyeceksiniz…

Kitapta kıyamadığım için altını çizemediğim bazı sizi sizden alacak cümleleri de paylaşmak istiyorum.

-Herkesin yaptığı yetmiyormuş gibi, bu kızı şimdi de kendisi mi üzmeliydi?

-Kendinde her şeyi yapabilecek kuvveti görmek, sonra yapılacak hiçbir şey bulamamak... Tükenmek bilmez bir sabırla bir meçhulü beklemek...

-Kuru ve sabit gözlerin arkasında nasıl bir ateşin yandığını; yavaşça kalkıp inen göğsün içinde nelerin kaynadığı bilinmediği için, insan mütemadi bir ürkeklik ve tereddüt içinde üzülür...

-Hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeylerde var, beyefendi! Ölünceye kadar insanın sırtından atmayacağı şeyler de var...

-Hayatı olduğu gibi kabul etmeli ve ona ne bir şey ilave etmeli, ne de ondan bir şey eksiltmeli… Bazı şeyler vardır, canımızı sıkar; İnsan dediğin mahluk hiçbir şeyi değiştiremez. Bazen insan çok üzülür, insana dünyayı unutturur. Eh, bu dünya da unutulacak dünya zaten…

2020’nin 8. Ayında 13. kitabın sonuna geldik…

İyi okumalar…