Beni çok etkileyen hikayeyi siz değerli okuyucularımız ile de paylaşmak istedim.

Aslında bize yapılan iyiliğin ya da kötülüğün geri dönüşüne çok güzel bir örnek.

Bir nevi son zamanlarda sıkça karşılaştığımız ‘kimse yaşattığını yaşamadan ölmez’ önermesini de doğrular nitelikte bir hikaye…

Önce hikaye ile sizi baş başa bırakıyorum, hikayenin sonunda birkaç kelamım daha olacak.

“Yaşlı adamın eşi evde tereyağı yapıyordu kocası ise her gün yakınlarındaki bakkala götürüp satıyor onunla geçiniyorlardı. Bakkal adamın getirdiği tereyağını hiç tartmıyordu.

Ancak bir gün acaba dedi, adam gittikten sonra tereyağını tartıya koydu, 900 gram olduğunu görünce çok öfkelendi ve ‘yarın geldiğinde bunun hesabını sorar bir daha da ondan alışveriş yapmam’ dedi.

Ertesi sabah yaşlı adam elinde tereyağı içeriye girdi, bakkal sert bakışlarıyla bir daha senden tereyağı almayacağım dedi. Yaşlı adam üzülerek ‘efendim bir yanlışım mı oldu’ dedi.

Bakkal ‘Efendi senin bana verdiğin tereyağını tarttım 900 gram geldi ayıp değil mi bu yaptığın’ dedi.
Yaşlı adam utanarak başını yere eğdi ve ‘Efendim bizim terazimiz yok, sizden bir kilo şeker almıştık, onu tartı olarak kullanıyoruz’ dedi.

Bakkal utancından ne yapacağını şaşırdı, utandı, sıkıldı ve bir daha müşterilerine bu ihaneti yapmamaya karar verdi.”

Böyledir işte dünya...

Ne ekersen, onu biçersin.

Kime ne ağırlıkta kıymet verirsen o ağırlıkta kıymet bulursun.

Sen yaptığın kötülüğü görmezsin de, hikayede olduğu gibi sana istemeden de olsa o kötülük yapıldığında senin yaptığın kötülüğün nasıl sana geri döndüğünü fark etmezsin bile…

Adına ister ilahi adalet deyin, ister kader deyin…

İyilik yapan kime iyilik yapıyor?
Kötülük eden kime kötülük ediyor?...

Akılcı olan ne biliyor musunuz?

Birbirimize yüce davranmak…

Ama kimse yaşattığını yaşamadan ölmüyor.