Kayseri Haber / Türk sözlü edebiyatının önemli yapı taşlarından biri olan fıkralar, toplumsal hayatın mizah yoluyla yorumlandığı kısa ve etkili anlatılardır. Bu alanda kendine özgü bir kimlik oluşturan Kayseri’nin fıkraları neler?

Tatlı Tatlı Kaşınmak

Mehmet Ağanın sırtında, sürekli bu kaşınma hasıl olur, durmadan kaşınırmış. Bir gün köy kahvesinde karşılaştığı iflas etmiş bir arkadaşı; şaka olsun diye

“Ne o Mehmet Ağa, uyuz mu oldun yoksa?” der.

Mehmet Ağa, sözünü çeker mi hiç:

“Senin gibi iflas edip acı acı düşününceye kadar, uyuz olup tatlı tatlı kaşınmak daha iyi.” der.

Çünkü Fabrikanın Sahibi De…

Kayserilinin biri Amerika’ya gider. Yirmi yıldan beri Amerika’da yaşayan hemşerisini bulur.

“Yirmi yıldır ne yapıyorsun?” diye sorar.

“Bir fabrikada işçiyim.” cevabını alır.

Kayserili şaşırır:

“Yirmi yıldır bu fabrikada çalışıyorsun da hâlâ fabrikanın sahibi olamadın mı? Ne biçim Kayserililik bu, ayıp sana.” der.

Hemşerisi cevap verir:

“Bu fabrikanın sahibi olmama imkân yok.”

“Niye?”

Binlerce yıllık sır gün yüzüne çıktı: Kayseri’de 4.500 yıllık meyve kalıntıları bulundu
Binlerce yıllık sır gün yüzüne çıktı: Kayseri’de 4.500 yıllık meyve kalıntıları bulundu
İçeriği Görüntüle

“Çünkü fabrikanın sahibi de Kayserili.”

Amerika’dan Mühendis

Kayseri köylerinden birinde köylüler imece usulüyle yol yaparlar. Yolun güzergâhı, önlerine salınan bir eşeğin geçtiği yer genişletilerek belirlenir.

Oradan geçen iki Amerikalı sorar:

“Eşek burada ne arıyor?”

Köylü cevap verir:

“Yolun mühendisi o.”

Amerikalılar güler ve sorar:

“Eşek olmasaydı ne yapardınız?”

Köylü:

“O zaman Amerika’dan mühendis getirirdik.”

Doğramasını Bilmeyenin!

Trenle yolculuk yapan Kayserili, yanına aldığı pastırmanın çalındığını fark eder. Dişlerini gıcırdatmaya başlar.

Yol arkadaşı sorar:

“Bir pastırma için bu kadar üzülmeye değer mi?”

Kayserili cevap verir:

“Pastırmanın çalınmasına yanmıyorum ama doğramasını bilmeyen birinin eline geçtiyse diye ciğerim yanıyor.”

Okumam Yazmam Yok Ama!

Askerlikte komutan okuma yazma bilenlerle bilmeyenleri ayırırken Kayserili bilenlerin tarafına geçer.

Komutan sorar:

“Okuman yazman var mı?”

Kayserili hiç düşünmeden cevap verir:

“Komutanım, okumam yazmam yok ama Kayseriliyim.”

Pazarlığa Girişebilirim

Kayseri’de bir ilkokulda iki çocuk konuşur.

“Beş kere beşin yirmi beş olduğunu biliyorsun, öğretmene niye yirmi sekiz dedin?”

Çocuk cevap verir:

“Yirmi beş olduğunu biliyordum ama öğretmenle biraz pazarlığa girişebilirim diye yirmi sekiz dedim.”

Sen Eşekliğinle Bunun…

Kayseri’ye gelen bir turist, elinde altın ayakkabı çekeceğiyle oynayan çocuğa:

“Para vereyim, onu bana ver.” der.

Çocuk kabul etmez.

“Ne istersin?”

“Omzuna bineceğim, dediklerimi yaparsan veririm.”

Turist kabul eder.

Çocuk:

“Şimdi eşek gibi anıracak ve koşacaksın.” der.

Turist yapar.

Çocuk çekeceği vermez ve der ki:

“Sen eşekliğinle bunun değerini biliyorsun da ben insanlığımla bunun kıymetini bilmez miyim?”

Senin Avucun Daha Büyük

Bir çocuk leblebi kavuran dükkânın önünde durur.

Dükkâncı:

“Oğlum, bir avuç al.” der.

Çocuk almaz.

Dükkâncı kendi eliyle bir avuç koyar.

“Neden sen almadın?” diye sorar.

Çocuk cevap verir:

“Amca, senin avucun daha büyük.”

İçinden Deve Çıkacak Değil Ya!

Vali, ikram edilen kahveden sinek çıkınca sinirlenir.

“Kahveyi yapanı çağırın!” der.

Hasan Usta gelir.

Vali çıkışır:

“Pis herif, kahveden sinek çıktı!”

Hasan Usta sakin cevap verir:

“Ne kızıyorsun Vali Bey, yüz paralık kahveden deve çıkacak değil ya.”

Padişah ve Kayserili

Padişah ilan eder:

“Bana yalan söyleyene bir küp altın vereceğim.”

Kayserili çıkar ve der ki:

“Padişahım, sen benim babamdan borç olarak bir küp altın almıştın. Onu almaya geldim.”

“Yalan!” dersen ödülü verirsin,

“Doğru!” dersen borcunu ödersin.

Kaynak: Süleyman Savranlar