12 Eylül 1980, Türkiye’nin yakın tarihine kara bir leke olarak geçti. Yurt, can ve demokrasi kırımının yaşandığı bu darbe, toplumun tüm kesimlerini derinden etkiledi. General Kenan Evren’in liderliğinde gerçekleştirilen 12 Eylül darbesi, aslında 12 Mart muhtırasının devamı niteliğinde olup, Türkiye’yi yıllarca sürecek baskı ve yasaklarla yüz yüze bıraktı.

Darbeye giden süreç
12 Eylül 1980, Türkiye’nin siyasi tarihinde dönüm noktalarından biri olarak kabul ediliyor. 1970’li yıllarda toplumsal muhalefetin yükseldiği, işçi hareketleri ve gençlik örgütlerinin güç kazandığı bir dönemin ardından gerçekleştirilen darbe, ülkede demokrasiye ağır bir darbe indirdi.

12 Mart muhtırasının devamı niteliğindeki bu süreçte Türkiye, sokak çatışmaları, siyasi istikrarsızlık ve provokatif olaylarla darbeye adım adım sürüklendi. 1974-1980 yılları arasında 5 binden fazla yurttaş yaşamını yitirirken, aydınlar ve siyasetçiler de saldırıların hedefi oldu.

Çopuroğlu ve Okandan’ın katılımıyla hizmete girdi
Çopuroğlu ve Okandan’ın katılımıyla hizmete girdi
İçeriği Görüntüle

12 Eylül Darbe (3)

Kahramanmaraş ve Çorum olayları
Darbe öncesi dönemin en kanlı olayları arasında 1978’deki Kahramanmaraş katliamı ve 1980’deki Çorum olayları yer aldı. Resmi kayıtlara göre bu olaylarda onlarca kişi hayatını kaybetti.

Dönemin tanıkları, bu olaylarda yabancı diplomatlardan provokatörlere uzanan geniş bir etki zincirine işaret ediyor. ABD’li diplomat Alexander Peck’in Çorum ve Amasya’daki temasları, dönemin İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş’in açıklamalarına da yansımıştı.

“Bizim çocuklar başardı”
12 Eylül cuntasının uluslararası boyutu da tartışmalı oldu. ABD’nin Ankara Büyükelçisi James Spain’in, generallere “demokrasiye dönüş konusunda acele etmeyin” telkininde bulunduğu, ABD’li yetkililerin darbeyi “Bizim çocuklar yaptı” sözleriyle değerlendirdiği iddiaları yıllar boyunca gündemde kaldı.

Ekonomi ve siyaset
Darbe yalnızca siyaseti değil, ekonomiyi de şekillendirdi. 24 Ocak kararlarının mimarı Turgut Özal, darbe sonrası süreçte önemli roller üstlendi. Özal, daha sonra başbakanlık ve cumhurbaşkanlığına yükselirken, ABD kaynaklarında “gelmiş geçmiş en Amerikan yanlısı Türk lideri” olarak tanımlandı.

Tarikatlar ve toplumsal dönüşüm
12 Eylül yönetimi, resmi söylemde “Atatürkçülüğü” savunduğunu belirtse de Türk-İslam sentezi anlayışını öne çıkardı. Bu süreçte tarikatların ve cemaatlerin önünün açıldığı, Fethullah Gülen gibi isimlerin korunduğu ifade edildi.

Cunta döneminde yurtdışına Rabıta örgütü üzerinden ilahiyatçıların gönderilmesi, ilerleyen yıllarda din temelli vakıf ve örgütlerin güç kazanmasına yol açtı.

12 Eylül Darbe (2)

Bugüne yansımaları
12 Eylül’ün etkileri yalnızca o döneme özgü kalmadı. Cuntanın kapattığı siyasi partiler, işkenceler, yasaklar ve toplumsal hafızada derin izler bırakan uygulamalar, bugün de tartışılmaya devam ediyor. Darbenin ardından şekillenen siyasi yapının, günümüzdeki birçok gelişmeye de kaynaklık ettiği değerlendirmeleri yapılıyor.

Kaynak: Nadire Nur Temur