Bu süreçte en sık tartışılan konulardan biri ise “Depoyu fullemek mi yoksa yarım depo ile gezmek mi daha ekonomik?” sorusu oluyor. Kamuoyunda yaygın olarak dile getirilen bazı iddialar, bilimsel verilerle örtüşmeyebiliyor.
Sürücüler arasında “Depoyu doldurmak aracı ağırlaştırır ve daha fazla yakıt yaktırır” ya da “Depo boşken yakıt daha hızlı tükenir” gibi görüşler bulunuyor. Ancak bu iddiaların yakıt tüketimine etkisi, sanıldığı kadar yüksek olmayabiliyor. Konunun temelinde araç ağırlığı, yakıt buharlaşması ve mekanik parçaların çalışma prensibi yer alıyor.
Ağırlık Etkisi Ne Kadar Önemli?
Yakıt tüketimini etkileyen unsurların başında araç ağırlığı geliyor. Ortalama 50 litrelik bir yakıt deposunun dolu olmasıyla boş olması arasındaki ağırlık farkı, benzinin yoğunluğuna bağlı olarak yaklaşık 35–40 kilogram civarında bulunuyor. Bu da araçta yarım yolcu ya da bir çocuk taşımakla benzer bir etki yaratıyor.
Şehir içi dur-kalk trafiğinde bu ekstra ağırlık, yakıt tüketimini yaklaşık yüzde 1 ila 2 oranında artırabiliyor. Bu nedenle bazı sürücüler yarım depo ile gezmenin daha ekonomik olacağını düşünüyor. Ancak bu fark, uzun vadede sanıldığı kadar büyük bir tasarruf sağlamıyor.
Buharlaşma Kayıpları Gerçek mi?
Depo seviyesi düştükçe içerideki hava miktarı artıyor. Bu durum, teorik olarak yakıtın buharlaşmasına neden olabiliyor. Ancak modern araçlarda kullanılan basınçlı ve sızdırmaz depo sistemleri sayesinde buharlaşma kaynaklı kayıplar minimum seviyede kalıyor. Günlük kullanımda buharlaşmanın yakıt tüketimine etkisi ihmal edilebilir düzeyde kabul ediliyor.
Asıl Risk: Düşük Yakıt Seviyesi
Uzmanlar, sürekli çeyrek depo veya yakıt ikaz ışığı yanarak araç kullanmanın daha büyük maliyetlere yol açabileceğine dikkat çekiyor. Yakıt pompaları, deponun içindeki yakıtla soğutuluyor. Sürekli düşük yakıtla kullanım, pompanın aşırı ısınmasına ve arızalanmasına neden olabiliyor. Ayrıca depo dibindeki tortuların motora çekilmesi riski artıyor.
