Resmi Gazete’de yayınlanan karara göre C.Ö. isimli şahsın 2010 yılında, ruh ve sinir hasatlıkları bölümde tedavi aldığı doktor H.C., şahsın çıkar çatışması yaşadığı annesi ile tedavi sürecine ait bilgileri paylaştı. C.Ö. kişisel verilerinin izni olmadan paylaşılması üzerine doktor H.C. hakkında suç duyurusunda bulundu. 2025 yılında Anayasa Mahkemesi, çıkan kararla tedavi bilgilerinin, hastanın izni olmadan paylaşılmasını suç saydı.

C.Ö., 2010 yılında tedavi gördüğü hastanede yer alan bilgilerin, çıkar çatışması yaşadığı annesi ile paylaşılmasının ardından doktor H.C. hakkında suç duyurusunda bulundu. Doktor H.C. “Kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme veya yayma" suçundan hakkında açılan davadan yargılanması sonucu beraat etti.

Diyanet’in “Hayâ ve Mahremiyet” Hutbesi Sosyal Medyayı Salladı: Kadın ve Ahlak Tartışması Gündemde
Diyanet’in “Hayâ ve Mahremiyet” Hutbesi Sosyal Medyayı Salladı: Kadın ve Ahlak Tartışması Gündemde
İçeriği Görüntüle

Anayasa Mahkemesi (2)-1

C.Ö, "şikayetiyle ilgili etkili bir ceza kovuşturması yürütülmediği gerekçesiyle, kişisel verilerinin korunması hakkının ihlal edildiğini" savunarak Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu. Başvuruyu inceleyen Yüksek Mahkeme, özel hayata saygı kapsamında "kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğine" hükmetti.

AYM karar verdi
Anayasa Mahkemesi kararında, hasat yakınlarının bilgilendirilmesinin mümkün olduğunu ancak “tehlikelilik arz eden bazı istisnai durumlarda bu bilgilendirmenin kapsamının da olayın şartlarına göre değişebileceğini” ifade etti ve başvuru konusu olayda raporun “başvurucunun rızası olmadan annesi dahi olsa üçüncü bir kişiye verildiği” aktarıldı.

Anayasa Mahkemesi (1)-1

Başvurucunun, "annesi ile arasında bir çıkar çatışması, husumet bulunduğunu" iddia ettiği anımsatılan kararda, "Mahkemelerce, bilgilendirmenin ötesine geçilerek belge verilmesinin gerekli olup olmadığı, sırf bilgilendirme yapmak yerine belge verilmesini zorunlu kılan bir sebebin bulunup bulunmadığı, başvurucu ile hassas veri niteliğindeki sağlık bilgilerini içeren belgenin verildiği annesi arasında menfaat çatışması bulunup bulunmadığı, tedavinin 2010'da yapılmasına rağmen 2016'da tedavi belgelerinin verildiği dikkate alındığında, aradan 6 yıl geçtiği halde bu belgelerin verilmesi için ne gibi bir acil durum olduğu, belgenin verilmesini de gerektirebilecek acil ve istisnai bir durumun varlığı tespit edilse dahi doğrudan annesi bile olsa üçüncü bir kişiye belgeleri vermek yerine istisnai durumun kapsamına uygun alternatif bir yolun mevcut olup olmadığı gibi hususların tartışılmadan bir sonuca varıldığı görülmüştür" ifadeleri yer aldı.

Yargılamayı yapan mahkemelerce, kişiel verilen korunmasını isteme hakkının Anayasa’nın 20. Maddesinin son fıkrasındaki şartlara uygun yeterli bir gerekçe sunulmadığı belirtilen kararda, "Somut olayın özel şartlarında kişisel verilerin korunması hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmediği kanaatine varılmıştır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle özel hayata saygı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir” şeklinde ifadeler yer aldı.

Kaynak: Haber Merkezi