Yukarıdaki cümle bir kitaptan alıntıdır. Kitabın ismi; Bir Çöküşün Öyküsü...
Kitaptan önce yazarı ile bir kaç kelam etmek istiyorum.
Stefan Zweig...
Viyana’da varlıklı bir Yahudi ailenin çocuğu olarak dünyaya gelse de Avrupa’nın Hitlere köle olduğunu düşünerek Brezilya’ya göç ediyor.
Bu yazarı Satranç kitabı ile tanımıştım. Kitapları ince de olsa beyni çok yoran kitapları var. Bazen okurken cümleleri tekrar ettiğinizi fark ediyorsunuz.
Stefan, karısı Lotte Zweig ile birlikte Brezilya’dayken, Nazi işgali altında olan Avrupa’dan ne kadar uzaklaşsa da İkinci Dünya Savaşı’nın korkunç atmosferinden uzaklaşamıyor ve arkadaşlarına ‘Sizler yeni bir gün doğumunu bekleyebilirsiniz, benim buna gücüm kalmadı...” diyerek eşi Lotte ile birlikte 1942 yılında umutsuzluk duygusuyla ölümü seçerek, intihar ediyor.
Bir Çöküşün Öyküsü adlı kitabını okumadan önce yazar ile ilgili bu detayları çoktan öğrenmiştim.
Kitaba gelecek olursak, 1727 yıllarında 15. Louis döneminde Fransız Saray’ında aristokrat bir kadının gerçek yaşamını anlatıyor.
Kralın gözünden düşen ve sürgüne gönderilen bir kadının girdiği ruhi bunalım...
O ışıltılı ve lüks hayatına geri dönebilme hayali ile dayanılmaz şekilde uzun ve yalnız geçen günler...
Veeee.....
Kısacası;,gerçek hayattan alıntı olan kitabın kahramanının sonu da yazarın sonu gibi...
Ayıca kitapta Paris balolarında Türk etkisine de atıfta bulunuluyor. Kitabın kahramanı, verdiği balosunda Türk tatlıları ve içecekleri ikram edildiğini söylüyor.
Ün ve şöhrete, saygı ve sevgiye, para ve hükmetme yetkisine sahip bir kadının çöküş hikayesi, kitapseverler için de bir kitap önerisi olabilir.
İyi okumalar, sevgili okur...