Medya ve İletişim Bölümü Öğretim üyesi Dr. Merve Sarışın, sosyal medyanın iletişimi kolaylaştırırken, dijital tacizi de kolaylaştırdığını belirtti.

Yeni iletişim teknolojilerinin kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte, şiddetin de ortam değiştirerek çevrimiçi ortamda yayılmaya başladığını belirten Merve Sarışın, “ Dijital şiddet; mobil telefon, bilgisayar, tablet gibi donanımlar ve kısa mesaj, telefon görüşmeleri, sosyal medya, e-mail, bloglar, dijital oyunlar gibi çevrimiçi ortamlarda kişi ya da gruplara karşı gerçekleştirilen taciz, tehdit, şantaj ve nefret içerikli söylemlerin tümünü ifade etmektedir.

Kadınlar bu şiddete eş, flört, akraba tarafından maruz kalabileceği gibi yabancılar tarafından ve anonim hesaplar üzerinden de maruz kalabilmektedir” diye konuştu.

Dijital Taciz Her Geçen Gün Artıyor

Dijital şiddete maruz kalan kadın ve çocukların her geçen gün giderek arttığını vurgulayan Sarışın, “2023 yılında düzenlenen UNESCO Genel Konferansı’nda açıklanan raporda dünya genelindeki genç kadın ve kız çocuklarının yüzde 58’inin sosyal medyada tacize uğradığı belirtildi.

Elbette dijital şiddete yönelik araştırmalar derinleştikçe bu oranın daha da yüksek çıkacağını ön görebiliriz çünkü dijital şiddetin sıklıkla deneyimlenmesine rağmen kullanıcılar tarafından farkına varılamaması ve sorunsallaştırılmaması, dijital şiddetin görünür olmasının da önüne geçmekte” dedi.

Kişisel Bilgiler Paylaşılmamalı

Sosyal medya ortamında kişisel gizliliğe dikkat edilmesi gerektiğini söyleyen Merve Sarışın, “Kullanıcılar olarak dijital şiddet mağduru olmamak için dijital dünyada almamız gereken bazı güvenlik önlemleri var. Öncelikle kişisel bilgilerin gizliliğine önem vererek sosyal medya hesaplarının herkese açık profilin kapatılması önemli bir konu.

Bununla birlikte olması muhtemel kimlik hırsızlığına karşı çevrimiçi ortamda kullanmış olduğumuz her türlü kullanıcı hesabına iki aşamalı kimlik doğrulaması getirmek, hesap şifrelerini başkaları ile paylaşmamak, güvenilir olmayan kablosuz internet ağlarına katılmamak, çerezleri kabul etmemek ve telefonumuzdaki çerezleri temizlemek, uçtan uca şifrelenmiş anlık mesajlaşma uygulamalarını tercih etmek alınabilecek bazı önlemler arasında yer almaktadır” açıklamalarını yaptı.

Yasal Mevzuat Zorunlu Hale Geldi

Konuyla ilgili yasal düzenlemenin artık zorunlu bir hal aldığını belirten Öğretim üyesi Sarışın, “Kanada, Meksika, Avusturalya, Almanya, İtalya ve İspanya gibi ülkelerde kadına ve kız çocuklarına karşı gerçekleştirilen dijital şiddetin önlenmesine ilişkin çeşitli yasal düzenlemeler mevcut.

Ülkemizde ise dijital şiddetin doğrudan suç olduğuna yönelik herhangi bir yasa mevcut değilken failler, ‘6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna İlişkin Uygulama Yönetmeliği; Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddeleri, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu; İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’ kapsamında ceza alabilmektedir.

Ülkemizde dijital şiddet özelinde mevzuat oluşturulması şiddetin yayılımının azaltılması ve farkındalık oluşturulması noktasında son derece etkili olacaktır. Elbette bu konuda yalnızca yasa koyucuların değil, sivil toplum kuruluşlarının, hizmet sağlayıcılarının, uygulama geliştiricilerinin, medyanın, özetle konunun tüm paydaşlarının da dijital şiddetin görünür kılınması noktasında politika yapıcılara destek olması gerekmektedir”  ifadelerini kullandı.

Kaynak: İHA