Hong Kong Üniversitesi’nde yapılan kapsamlı bir araştırma, yıllardır halk arasında “Pazartesi sendromu” olarak bilinen olgunun bilimsel bir temele dayandığını ve sanıldığından çok daha geniş etkiler doğurduğunu ortaya koydu. Üstelik bu stres, yalnızca çalışanları değil, emeklileri dahi etkiliyor.
Kortizol Seviyesi %25 Daha Yüksek
İngiltere’de 3.500’den fazla katılımcıyla gerçekleştirilen İngiliz Boylamsal Yaşlanma Çalışması’ndan elde edilen verilerle desteklenen araştırmada, pazartesi günü kaygı bildiren bireylerin saç örneklerinde, stres hormonu olarak bilinen kortizolün diğer günlere göre %25 oranında daha fazla bulunduğu belirlendi. Bu sonuç, haftanın ilk gününün biyolojik stres düzeyinde net bir kırılma yarattığını gösteriyor.
Emekliler de Pazartesi Stresinden Kaçamıyor
Çarpıcı olan bir diğer sonuç ise emeklilerin de bu etkiden muaf olmaması. Aktif iş hayatını sonlandırmış bireylerde dahi pazartesi gününe özgü stres tepkilerinin gözlemlenmesi, bu günün zihinlerde kökleşmiş bir stres kaynağına dönüştüğünü kanıtlıyor. Uzmanlar, bu durumun yalnızca iş temposuyla değil, haftaya başlama fikrinin insan psikolojisinde oluşturduğu koşullanmayla bağlantılı olduğunu belirtiyor.
Kalp Krizi Riskinde Artış
Önceki çalışmalarda pazartesi günü kalp krizi riskinin yaklaşık %20 oranında arttığı gözlemlenmişti. Yeni veriler, bu riskin rastlantı olmadığını ve vücudun stresle başa çıkma mekanizmasındaki biyolojik değişimlerle doğrudan ilişkili olduğunu ortaya koydu. Özellikle HPA (hipotalamus-hipofiz-adrenal) ekseninin aşırı çalışması, uzun vadede tansiyon problemleri, bağışıklık sistemi zayıflığı ve metabolik bozukluklara yol açabiliyor.
“Hafta Başının Bedeli Yüksek”
Araştırma ekibinden Prof. Tarani Chandola, pazartesilerin bazı bireylerde yalnızca geçici bir huzursuzluk değil, kronik bir biyolojik stres döngüsünün tetikleyicisi haline geldiğini vurguladı. Chandola, “Yeni haftanın ilk günü, bazı bireylerde psikolojik olduğu kadar biyolojik olarak da kalıcı etkiler yaratabiliyor” diyerek bu stresin toplumun geneline yayılmış derin bir alışkanlık halini aldığını ifade etti.
Bu bulgular, haftaya başlangıç ritüellerinin hem kişisel hem de toplumsal düzeyde yeniden değerlendirilmesi gerektiğini gündeme getiriyor.