Kayseri, Anadolu’nun kalbinde yer alan kadim şehirlerden biri olarak, Selçuklu mimarisinin en nadide örneklerine ev sahipliği yapıyor. Bu eserlerden biri de Ahmedi Zemheri Hz. Kümbeti, halk arasında bilinen adıyla Çifte Kümbet.
Kayseri Merkez’den Sivas Caddesi istikametine yaklaşık 5 kilometre uzaklıkta, büyük bir bayrak direğinin gölgesinde yükselen bu zarif yapı, Selahattin Eyyübi’nin yeğeni, aynı zamanda Sultan Alaaddin Keykubat’ın eşi olan Eyyübi Prensesi Malike Adile Hatun’a ait.
Selçuklu taş işçiliğinin en güzel örneklerinden biri olan bu kümbet, kesme taştan inşa edilmiş ve zarif geometrik süslemelerle bezenmiştir. Halk arasında “Çifte Kümbet” olarak anılmasının sebebi, geçmişte bu yapının yanında bir ikizinin daha bulunmasıdır.
Kaybolan ikiz: İkinci kümbet nerede?
Bugün sadece bir tanesi ayakta kalan Çifte Kümbet’in ikinci yapısına dair ipuçları hâlâ mevcut. Mevcut kümbetin tam karşısında, Sivas Caddesi’nin ikiye böldüğü küçük bir tepecik bulunuyor.
Bölge halkının ve araştırmacıların ifadelerine göre, bu tepecik muhtemelen ikinci kümbetin bulunduğu alandır.
Zaman içinde tahrip edilerek tamamen ortadan kaybolduğu düşünülen bu yapıdan geriye yalnızca muhtemel temellerin kaldığı tahmin ediliyor. Arkeologlar, yapılacak bilimsel araştırmalarla bu kalıntıların gün yüzüne çıkarılabileceğini ve Kayseri’nin kültürel tarihine yeni bir değer kazandırılabileceğini ifade ediyor.
Bir dönemin sessiz tanığı
Ahmedi Zemheri Hz. Kümbeti, yalnızca bir türbe değil; aynı zamanda Selçuklu döneminin inanç, sanat ve estetik anlayışını temsil eden bir kültürel miras.
Yüzyıllar öncesinden bugüne ulaşan bu yapı, Kayseri’nin tarihî dokusunu şekillendiren en kıymetli taşlardan biri olarak öne çıkıyor.
Her taşında bir sanat inceliği, her süslemesinde bir inanç izi taşıyan kümbet, bugün hâlâ hem yerli halkın hem de tarih meraklılarının ilgisini çekiyor.
Kayseri’nin kayıp tarihi yeniden doğabilir
Uzmanlara göre, Çifte Kümbet’in ikinci yapısına dair yapılacak detaylı arkeolojik kazılar, Kayseri’nin tarihini yeniden aydınlatabilir.
Eğer kayıp kümbetin kalıntıları gün yüzüne çıkarılırsa, bu yalnızca şehrin tarihine değil, Anadolu Selçuklu mimarisine dair bilgi birikimine de büyük katkı sağlayacak.
Kayseri’nin taşlarına sinmiş bu sessiz tarih, Sivas Caddesi’nin gölgesinde hâlâ nefes alıyor.
Belki de çok yakında, tepenin altında gizlenen o ikinci kümbet, yeniden gün ışığına kavuşarak Kayseri’nin kültürel mirasına eklenecek.





