Jeopolitik risklerin kalıcı hale geldiğini belirten Geçer, fiyatlamaların artık farklı bir düzleme taşındığını ifade etti. Altın için telaffuz edilen seviyeler, piyasadaki denge algısını yeniden gündeme getirdi.
Spotun ardından piyasalarda güvenli liman arayışının yeniden güç kazandığı bir tablo ortaya çıkıyor. Küresel gelişmeler, yatırım araçlarının yönünü belirleyen ana unsur haline geliyor. Özellikle değerli metallerde eş zamanlı hareketler dikkatle izleniyor. Altının fiyatlanmasında geleneksel göstergelerin ötesinde başlıklar öne çıkıyor. Bu süreçte jeopolitik risk algısı daha görünür hale geliyor.
Jeopolitik Gerilimler Neyi Değiştirdi?
ABD–Venezuela hattındaki gerilim küresel gündemdeki yerini koruyor. Rusya–Ukrayna savaşı ise süreklilik kazanmış durumda. Çin’in küresel sistemde daha sert bir pozisyon alması yeni dengeler oluşturuyor. Tayvan hattındaki gelişmeler Asya merkezli riskleri artırıyor. Bu başlıklar altının yeniden güvenli liman olarak konumlanmasına neden oluyor. Piyasalarda risk fiyatlaması daha geniş bir çerçevede ele alınıyor.
Faiz Beklentileri Artık Yeterli mi?
Fed’in faiz indirim beklentileri uzun süredir altın fiyatlarında belirleyici unsur olarak öne çıkıyordu. Ancak mevcut tabloda bu etkinin tek başına yeterli olmadığı görülüyor. Çok cepheli jeopolitik riskler fiyatlamalarda ağırlık kazanıyor. Altının yükselişi artık yalnızca para politikalarıyla açıklanmıyor. Risk primi kavramı daha görünür hale geliyor.
Öne Çıkan Seviyeler Neler?
Geçer’in işaret ettiği ilk eşik 4.500 dolar seviyesi olarak öne çıkıyor. Bu seviye jeopolitik risklerin fiyatlandığı ana alan olarak tanımlanıyor. 5.500 dolar ise yeni denge aralığı olarak görülüyor. Küresel çatışmaların derinleşmesi halinde 10.000 dolar senaryosu masada bulunuyor. Bu görünüm gram altın tarafında da dikkatle izleniyor. Mevcut kur seviyeleriyle yüksek rakamlar gündeme geliyor.



