Sevgili dostlar, her yazı okuruna gönderilmiş samimi bir dost mektubudur ve bir mesajı içerir. Bu sebeple her yazı, o yazarın dualarından, amellerinden, eylemlerindendir. Kişinin, bu yazıları yazarken birtakım sorumlulukları söz konusudur. Eskilerin ifadesiyle yazar, “lâyüsel”, “sorumsuz” değildir. Nasıl ki herhangi bir davranışımız bize -en azından- topluma karşı bir takım sorumluluklarımızın olduğunu hatırlatıyor ve biz de öyle davranıyorsak yazar da yazdıklarından sorumludur. Bunun hesabını da günü gelince verecektir.
Her yazı bir dünyadır; bu dünyanın nimetlerinden yazarca ikramlar söz konusudur. Yazar, kendi dünyasından devşirdiği bir sepet(sütun) taze taze düşüncelerini büyük bir içtenlikle okuruna takdim eder. Okurun düşünce ve düşünme tadına göre bu ikramlar, damağında güzel bir tad, bu gök kubbede bir “hoş sada” bırakabilmişse yazı, vazifesini yerine getirmiş demektir. Peki, hiç tad bırakmamış, okuyucunun zihninde bir “hoş sada” bırak(a)mamış yazı tamamen boş bir yazı mıdır? Elbette değildir. Bir yazının boş olarak görülmesi, yazıyla okurun dünyasının örtüşmesinden kaynaklanır. Ya okur o dünyaya yabancı ya da yazar okurun dünyasına yabancı kalmıştır.
Öğretmenle yazar arasında ciddi bir benzerlik vardır. Öğretmen dersine girdiği öğrencilerine konuları öğrencisinin anlayış kabiliyetine ve zekâ seviyesine uygun bir şekilde takdim ederek öğrencisinin o konuyu öğrenmesini sağlar. Öğrencisine yepyeni bir dünya ve taptaze ufuklar açar. Öğrenci o ufuktan dünyaya, hayata bakmasını ve hayata nasıl daha iyi hazır olabileceğini öğrenir. Yazar da bir bakıma öğretmendir; o da düşünce ve hayallerini dilin imkânlarını kullanarak okuruna yepyeni dünyalara bir kapı aralar, okurun o dünyadaki güzellikleri temaşa etmesini, okurun düşündüğünden farklı anlayışların, düşüncelerin, bilgilerin var olduğunu yine okuruna hissettirmiş, anlatmış olur.
Yazarla öğretmenin bu benzerliğinin yanında yazarın öğretmenden daha ayrıcalıklı konumu söz konusudur. Öğretmen sadece kendisi yaşadığı, öğretmenlik yaptığı süre içerisinde muhatap olduğu öğrencilerine ders okutur, onlara bilgi verir. Oysa yazar, yaşadığı ve yazdığı dönemde muhatap olduğu okur kitlesinin yanında, bu dünyaya veda etmesinden sonra da aynı görevi yani okurlarına seslenme görevini yapmayı sürdürür. Yazının bir özelliği olan bilgiyi gelecek nesillere taşıması yazara böyle bir güzelliği –öğretmene göre- armağan etmiştir. Bugün hayatta olmayan, bu fani dünyadan baki âleme intikal etmiş nice yazarların eserlerini okumaya devam etmiyor muyuz? Bizler, aynı zamanda okur olarak o yazarın bir bakıma öğrencileri değil miyiz?
Bir yazı, bizim duygularımızı ve düşüncelerimizi dile getirirse bizim ruhumuzdan yine bize birtakım esintiler üfleyebilmişse o yazıyı okur olarak çok güzel, çok kıymetli addederiz. Oysa bir yazı, okura sadece okurun kendi dünyasından haberler, mesajlar, bilgiler mi sunmalı? Yoksa başka dünyalardan, başka âlemlerden; başka renk ve desenlerden de güzellikler ikram etmeli midir? Şöyle düşünmek lazım: Eğer bir yazı, okur olarak bana yeni bir şeyler söylemeyecekse, sadece bildiklerimi, gerek düşünce gerek duygu bakımından bende olanı yine bana aktaracaksa o yazının bana katkısı nedir ki? Mevlâna’nın dediği gibi “yeni şeyler” öğretmeyen, yeni anlama pencereleri açmayan bir yazının varlık sebebi nedir? Bunu sorgulamak lâzım. Yazı dediğimiz, sahip olduğumuz en kıymetli varlıklardan zamanımızı onu okumaya ayırdığımıza değen, bizi “iki günü eşit” olma kuyusunda ziyana uğramaktan kurtararak bu okuma uğraşımızla “kâr”a geçirecek bir özelliğe sahip olması gerekir. Bunu da yazar, okuruna farklı dünyalardan bilgilerle, haberlerle farklı anlayış noktalarından bahisle bunu gerçekleştirebilir.
Her yazı, bizim -bir bakıma- yeniden doğmamız demektir. Çünkü biz, o yazıyı okuyarak yazının ve yazarının dünyasına yolculuk yapmış oluruz. Yolculuk başka dünyalara, başka düşüncelere bir doğuştur.
Bu vesile ile Deniz Postası okurlarına seslenebilme imkânını bana veren gazetenin yönetim kuruluna ve buna vesile olan dostlarım Bülent Gündoğan ve Mustafa İba Korkmaz Beylere teşekkür ederim.
Hüseyin SAY