Evet bu kadar basit aslında başlık. İçinde olduğumuz tüm durumların saf anlatımı. Bunu nerden çıkartıyoruz bakalım.

 Hiç kimse dört dörtlük bir hayatın içine doğmuyor ya da büyümüyor. Buna gerek yaratılıştan gelen, gerek genetik olarak atalarımızdan aldıklarımız, gerek kendi yaşam tecrübelerimizle kazandıklarımız, üst üste koyup dert edindiklerimiz de yaşam kalitemizi belirliyor. 
Şimdi kendi sorunlarımızı çözmeye başlarken bakmamız gereken ilk noktalardan biri Annemiz olacak. İnanamayacağınız kadar önemli problemlerimizi çözeceğimiz yer burası. Nasıl mı?

Sistemin içine girdikçe karşılaştığımız enteresan olayların en büyüğü bence annenin çocuğuna olan bu kadar etkili tesiri. Hatırlayalım 3. Yazımızda travmaları anlatırken annenin bu etkisinden bahsetmiştik. 

Bize daha doğmadan kodlanan gelecekteki hastalıklar, problemler ve karakteristik negatif yüklemelerin neredeyse hepsi ANNE’mizin hediyesi olabilir. 

Burada tabi ki planlanmış ya da “dur şu doğacak bebeğin hayatını karartayım” diye anne çocuğuna bu kötü mirası bırakmıyor. Bu bizim anneye yaşattığımız travmalarla, yakınları ve ailesi olarak doğacak çocuğun vebaline girmiş oluyoruz. 

Bu konuda en dikkatli olmamız gereken zaman Proje Amaç Dönemi dediğimiz zaman birimi çocuğumuzun sağlığı üzerinde büyük etkileri var.  

P/A

Kurtuluşum Sebebim Ailem

Bu dönemi kesinlikle atlamayalım hem kendimiz hem de çocuğunuzun kurtuluşu olacak en önemli travmaları bulacağımız ve çoğunlukla kesin sonuç alacağımız spesifik olayların ayna gibi karşımıza çıkacaktır.  Burada Annenin değerini bir kez daha anlayalım lütfen. O yüzden anne adaylarını pamuklara sarıp özel müdahalelerle doğumu gerçekleştirmesi ve çocuğun kendi hayat döngüsüne başlayana kadar buna özen gösterilmesi gerekiyor. 

Bu sistemin en güzel tarafı, mantığını yakaladığımızda sorunu nerde arayacağımız ve çözüme ulaşmamız için dokunacağımız noktaları bulmamız bakımından neredeyse kesin diyebileceğimiz bir şekilde bize hizmet etmesi.       (hiçbir zaman garanti veremiyoruz maalesef)

Ne gibi örnekler verebiliriz onlara bakalım şimdi; tabi yazımız uzun olmasın diye kısa örneklerle anlatalım. 
Daha çocuk yapmak planımız yokken nasıl oluyor da doğacak çocuk bizim yaşadığımız travmalarımızdan etkilenip kendine ait olmayan travmalardan dolayı hastalıklar ve kişilik problemleri yaşıyor. 

Her türlü yaşadığımız travmayı aynı etkide çocuğumuza kodlayabiliyoruz bu artık bilinen ve modern tıbbın da kısmen kabul ettiği bir durum. 

Örneklerimi sadece doğum anı olarak sınırlandırırsam belki daha iyi anlaşılır.
Her ne kadar güzel bir hamilelik yaşanmış olsa da çocuğumuzu kucağımıza alana kadar dikkat etmemiz gereken noktalar var. Belki çok küçük önemsiz diye gördüğümüz detaylar var. Bunlara dikkat çekelim.
  Çocuklar anne ve babasının çözülmemiş duygusal ve psikolojik çatışmalarının göstergesidir.

    Planlı Hamilelik: Ailenin planlı bir şekilde çocuk istemesi veya cinsiyet beklentisi gibi etkiler.
    Epidural: Doktorların doğumu kolaylaştırmak için anneye uyguladıkları epiduralin çocukta bıraktığı etkileri bilse hiçbir anne buna müsaade etmezdi. 
     Çocukta olan dikkat bozuklukları ve kendi işini kendi yapamayan hatta kendi kararlarını kendisi verirken bile zorlanan çocuklar bunun başında geliyor. 
    İstenmeyen Çocuk: İşte en ilginç örnekse ağır geçen bir doğumun ardından hoş görünmeye çalışan bir hemşirenin anneyi mutlu etme adına ilk nefesini daha yeni almış bebeğini temizlemeden anne daha kendine gelmeden ”bak annesi ne kadar güzel bir bebek diye” anneye vermek istediği anda annenin boş bulunup istemiyorum tarzında elini kaldırıp bebeğini kabul etmemesi, çocuğun kendisini nerdeyse ömür boyu istenmeyen çocuk hissetmesine neden olur ve anneye öfkeli bir çocuğun düşmanı olarak hayatımıza devam ederiz. 
    Sezeryan: Alana müdahale edilmiş bir bebeğin bununla alakalı bir dizi sorunları olabilir. Karar vermede zorlanan kişilik
    Kuvöz: Zor bir doğumun ardından kuvöze konulmak zorunda kalan bebeğin Ayrılık travmasının yanında istenmeyen çocuk, kodlarıyla hayata başlaması.

Tabi bunların da bir çözümü de gene Annenin travmalarıyla yüzleşmesiyle çok rahat bir şekilde çocuğumuzun sağlığına kavuşmasına vesile oluyor.
Bu kodlamalar siz çocuğunuzla ilgili bir çalışma yapana kadar devam edecek. Her ne kadar doktor kontrolünde de tutsanız çocuğunuzu tam anlamıyla mustarip olduğu durumdan kurtaramayacaksınız büyük ihtimalle.
Burada çözüm yolumuz hep aynı hangi hastalık olursa olsun. Hastalığımızdan yola çıkarak yaşadığımız travmayı bulup hem kendi hem çocuğumuzun mustarip olduğu hastalıktan kurtulmasını sağlayabiliriz. 

Bizler atalarımızın devamı, soyu olarak hayatımızı sürdürürken onlardan aldığımız negatif travma kodlarıyla yolumuza devam ederiz. Psikoloji biliminin bugünkü geldiği noktada aslında çok da karanlık nokta kalmamış durumda sadece bizim bakış açımızı değiştirip hayat döngümüze bir de bu noktadan bakmamız yeterli olur kanaatindeyim. 
  
Sadece şuna karar vermemiz gerekiyor: Bana kodlanan gerek annemden gerek aile klanlarından aldığım travmatik kodlarla ne kadar daha yaşayıp gerek çocuklarımı gerek kendimi bu cenderede tutacağım. 

Uyarı: Yazılarım Kesinlikle tedavi amacı taşımaz