Artık çok şanslıyız aslında bugün geldiğimiz noktada ufak bir gayretle yıllardır mustarip olduğumuz hastalıkların çaresini daha kolay bulma şansımız var. Bu konuda geri dönüşler bize büyük bir bilgiyi de vermiş oldu. Herkesin hikayesi farklı tatbikî ama geri dönüşlerden anlaşıldı ki. Üç aşağı beş yukarı yaşanan travmalar aynı.

     Bunu örneklendirecek olursak tüm cilt hastalıklarının oluşmasında mesala  AYRILIK , KAYIP Travmaları var. Bunlara sık sık karşılaştığımız “ ürtiker, egzama , sedef ,liken ,lupus, birkaç çeşit allerjiler ” gibi ilk aklımıza gelenleri sayabiliriz.  Neredeyse herkesin problemi olan saclarla ilgili problemlerimiz de  bu grupta. Sac dökülmesi, sac beyazlaması ,kepek .Hali hazırda  60+ hastalığı sayabiliriz Ayrılık , Kayıp Travmalarında  hiçte az degil.

 

  Peki ihtivası ney diye soracak olursanız ana konumuz Ayrılık, Kayıp olması tabi ki. Hepimizin canını yakan aileden ayrılmak veya aile bireylerinin kaybı en  derin olanları. Dosttan, mekandan,yerden sana ait olan her şeyin Ayrılığı veya Kaybı bize bu hastalıkların başlamasına ve saglığımızı kaybetmemize neden oluyor…

 

Ama bizim konumuz olan Alt beyin bazen bize hiç şaşırmayacağımız oyunlar da oynuyor.Basit bir oyuncağın kaybı bile bizim  veya çocuğumuzun hasta olamasına yetiyor bazen . Yada sevdiğimiz birinin acil bir şekilde hastaneye kaldırılması onun kaybetme korkusu, tedavi olup yada önemli bir şeyi olmayıp geri dönmeside alt beynin başlatmış olduğu o döngüyü anlamasına yetmiyor taki bir çalışma yapıp kabullenmeye geçene kadar bizi hastalandırmaya ve rahatsız etmeye devam edecektir…

 

 Travma çeşitlerine alfabetik sıradan devam edelim sırada  CİNSEL UTANMA Travması  var.  Hepimizin anladığı gibi içerisinde mahrem olan her türlü olay bizlerde Cinsel utanma travması başlata bilir. Bunları taciz , tecavüz, birini çıplak görmek, anne babayı uygunsuz yakalamak veya duymak, lüzumsuz bir arkadaşın uygunsuz bir resmi veya videoyu ansızın göstermesi gibi.

 

 Cinsel Utanma travması sonucu düzensiz adet görmekten , çocuk yapamamaya kadar. Anksiyeteden Obsesif kompulsif bozukluğuna , paronaya’dan borderlinekilo problemlerinden cilt problemlerine kadar çok ağır hastalıkları olan  özellikle bayanların çok muzdarip oldukları bir travma çeşidimiz hali hazırda 40 çeşit hastalığa sebep olduğunu biliyoruz…

 

Sırada DEGERSİZLİK , SUCLULUK , BAŞARISIZLIK Travması var. Günlük hayatımızda çok çabuk karşı karşıya kalacağımız ve etkileri büyük olan hastalıkların en büyük sebebi olarak karşımıza çıkıyor.  O kadar çok tanıdık gelir ki şaşarsınız. Değer vermeyen bir baba dan alacağımız o kadar  hastalıklar var ki . En basit görünenlerden başlayalım, mesela B12 eksikliği ,D vitamini eksikliğinden yağ bezesine . Tüm kemik ve kas hastalıklarının sebepleri arasında bu travma çeşidi aktif  bunlar ; kemik erimesi, skolyoz , Romatizma ,sırt ağrıları ,menisküs , Fibromiyalji , lösemi  gibi çeşitler ama en kötüsü ağzımıza alırken bile içimizi titreten bir çok Kanser çeşidinin en büyük sebebi maalesef Değersizlik , Sucluluk , Başarısızlık  travması göze batıyor. Bunlar Göğüs kanseri, lenf kanseri , tabi ki Kalp damar problemlerinde de iyi bakılması gerekir. Bu konuda 40’ı aşkın hastalıktan bahsede biliriz.

 

Şimdi sıra ELDE EDEMEME , SÖYLEYEMEME , KONUŞAMAMA TRAVMASI . İsminden de anladığımız gibi isteyipte söyleyemediğimiz sözlerimiz veya isteyipte elede edemediğimiz her türlü  eşya veya olay gibi çok çeşide yaya bileceğimiz alanları geniş bir travma çeşidi. Vücudumuzdaki yer itibariyle ağzımız ,dişlerimiz, Tiroid buna bağlı olarak Tiroid kanseri gibi çıkış noktası ağız olan hastalıklarda Elde edememe, Söyleyememe, Konuşamama Travmalarına bakılması gerekir..

 

  Ve şimdi KADIN HASTALIKLARI  var listemizde ama aslında travma çeşidi olarak degilde. Burda kadınlara bir ayrıcalık yapmak istedim. Bizim değerlimiz oldukları için onlara ayrı bir başlıkta incelemek istedim.

  İnsanlığın var oluşundan beri kadınlar her türlü eziyeti ,zorluğa katlanarak geldiler . Çoğu zaman hak ettikleri değeri göremediler yıpratıldılar. Soyumuzun devamı olan kadınlara peki gereken değeri verebildik mi biz toplum olarak. Maalesef...

  Kadınlar bu hastalıklar ve travmalar konusunda çok özel bir yerdeler. Çünkü dogacak her çocuk annesinin travmalarıyla dünyaya geliyor. Saglıklı bir nesil yetiştirmek istiyorsak o güzelim anneleri pamuklar içinde saklayıp hayatın ve bizim travmalarımızdan etkilenmemelerini sağlamamız gerekiyor. Bu artık kesin kanıtlanmış bir gerçek olarak önümüzde duruyor.

 Travmalı anne = Travmalı çocuk  hadi gözünüz aydın. Eğer çocuğunuzun sağlıklı , kendine güvenli bir birey olmasını yada doğmasını istiyorsanız. O anneye çok dikkat edin. Ufak bir bilgide verelim.

  PROJE AMAÇ DÖNEMİ 

   Hamilelikten önceki 1 yıl + 9 ay Hamilelik + Dogumdan sonra ki 1 Yıl = toplam 36 aylık dönemdeki Annenin yaşadığı tüm travmalar dogacak çocuğunuza kodlanıyor. Kimi zaman annede bu travmadan etkilenip hastalanıyor, kimi zaman anne hastalanmadan dogacak çocuğa kodluyor.

 

   Özellikle hamilelik zamamlarında Kadınlara tanıyın tanımayın çok dikkatli olun onları neredeyse pamuklara sarıp saklayın travma yaşamasınlar.

 

  Ve kadınlar

bizim kadınlarımız:

korkunç ve mübarek elleri

ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle

anamız, avradımız, yarimiz

ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen

ve soframızdaki yeri

öküzümüzden sonra gelen

ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız

ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki

ve kara sabana koşulan ve ağıllarda

ışıltısında yere saplı bıçakların

oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan

kadınlar,

bizim kadınlarımız

― Nâzım Hikmet

 

  Birden bu şiir geldi aklıma...

 

Sırada KOKU VE TAT ALMA TRAVMALARI VAR. Burda yaşadığımız travmadan ziyade travma sırasında içinde bulunduğumuz ortamın kokusu veya travma sırasında ağzımızdaki tat sırf travmaya şahit oldukları için çeşitli alerjiler polen, cimen. Gluten gibi.

   Alerjilerde  yaşanan tüm olaylarda alerjinin çeşidine göre travma arayıp ona  çalışılması gerekir...

 

 Son olarak SİNDİRİLEMEYEN ÖFKE TRAVMASI aslında apaçık ortada. Sindiremediğimiz biz söz , cevap veremediğimiz bir olay, sana karşı yapılan bir davranış. Bunu anlatan çok güzel bir atasözümüz var aslında.” Hani deriz ya mideme bir taş oturdu sanki.” Burda söyleyemediğimiz söz sanki midemize bir taş gibi oturur. Bunu böyle algılayan alt beyin bu midede ki taşı eritip hazmetmek için durmadan mide asidi gönderir durur. Halbuki  mide zaten boş, bu uzun süre gönderilen o mide asidi. Tabiki midede ve bağlantısı olan bağırsaklarda buna bağlı olarak nasibini alıp aynı travmadan mütevellit hastalık belirtileri ve sonrasında kansere kadar giden bir döngüde buluyoruz kendimizi.

   Sindirelemeyen öfke Travması  sonucunda en çok hasarı Mide ve Bağırsaklar alır.  Tahmin edersiniz ki çölyak’tan başlayıp, gastrit , mide iltihabı veya kanseri ,ülser ve bağırsaklarda kolon kanseri ve kabızlığa kadar sayabileceğimiz hastalıklar kaçınılmaz maalesef.

 

  Bugün genel bir bakış açısıyla travmaları ufak ufak anlattım. Tabi ki her şey bu kadar basit degil . Yeni yazılarımızda bu travma modellerini tek tek ele alıp. Hastalıklar ve travmalarına çalışma örnekleriyle bilgilenmeye devam edeceğiz. 

Uyarı: Yazılarım Kesinlikle tedavi amacı taşımaz