Hiçbir ülke bir gecede parçalanmaz. Bir saatte yıkılmaz.! Her şey adım adım, saniye saniye bir plan bir strateji ve bir serüven halinde gerçekleşir. Planların bir kısmı yer altında bir kısmı yer üstündedir. Bir kısmı ise bal tuzağıyla doludur.
Sarsılma önce rehavet sarhoşluk ve gafletle başlar. Çünkü teyakkuz hali insanın en uyanık ve en zinde olduğu haldir. Beyrut bunun en güzel örneğidir.
Bu uyuşukluk hali pek çok arızanın pek çok soru işaretinin ve pek çok çıban başının görmezden gelinmesine neden olur.
Önce milletin gönlünde hafif çıtırtılar ve sonra köpürtülen husumetler ve en sonunda fay hatlarında derin kırılmalar yaşanır.
Çatırtılar adım adım ilerler. Ama oyun hala yer altındadır.
Kurgu çok profesyoneldir. Fark etmek güçtür. Bunun için ilim feraset ve analiz gereklidir. Böylesi şüpheli zamanlarda insanların gözleri aydınlara ve kanaat önderlerine çevrilir. Aydınların ve kanaat önderlerinin gafleti en büyük tehlikedir. Onlar Bir tehlike görmemişse tehlike yok demektir.
Halk bu düşünceye teslim olur ve işlerine devam ederler.
Bir müddet sonra özgürlüklerde bir daralma yaşanır. Önce konuşmak zorlaşır sonra düşünmek. Çünkü fazla uzayan saçlar makaslanır. Ancak insanlar bu huzursuzluğu dile getiremezler.
Ancak başkalarının dile getirmesini beklerler.
Lakin herkes aynı düşüncede olduğundan ortalıkta derin bir hayalet sessizliği vardır..
Geçen her zaman bir sesin ve bir nefesin daha kısılması anlamına gelir.
Tıpkı yıkılacak bir binanın sütunlarına vurulan bir darbe gibi.
Gün gelir
Son direnç noktası kırıldığında bina yerle bir olur.
Devletler ve toplumlar da adım adım böyle çözülür; Toplum önce bolluk ve rehavete alıştırılir. Sonra bu kazanımları kaybetmemek için sükunet politikası izlenir ve tavizler verdirilmeye başlanır.
Ağır ağır hürriyetler ve haklar törpülenmeye başlar. Sonra sesler kısılır. Bunların hepsi bir anda olmaz.
Bir sonraki adım bir önceki adımı telafi edilmesi imkansız olacak şekilde planlanmıştır.
Yani her adım geriye dönüşü imkansız hale getiren bir domino zinciridir.
Elbette ki perdenin arkasındaki hakikati gören idrak eden ve bunları haykıran feraset ehli insanlar da vardır . Ancak bunların çoğunlukla sesi duyulmayacak şekilde kısılmıştır.
Her köprü adım adım yıkılır.
Sesi gür çıkanların sesleri yorulur.
Ardından olan biten her şey yeni "normal"haline gelir.
Kimse sesini çıkarmayınca anormallikler normal görünmeye başlar.
Daha sonra milli ve kutsal değerler törpülenmeye başlar.
Büyük kahramanların sadece tarihin sayfalarında kaldığı empoze edilir. Toplumun özgüveni adım adım yıkılır.
Toplumu bir arada tutan dinamikler örselenmeye başlar.
Atalete güven yok olur. Adalet yok olunca hak arama kavgası biter. Umutsuzluk ve endişe hakim olur.
Toplum bir müddet sonra kendine dayatılan yeni dünya görüşleri ile kendi dilinden, tarihinden örfünden ve kutsal değerlerinden utanç duymaya ve başka milletlere özenmeye başlar.
Ülke artık umut ve huzur kaynağı olmaktan çıkmıştır. Umutlar hep başka diyarlarda ve yarınlarda aranır.
Büyük bir beyin hicreti yaşanmaya başlar.
Gurbet toprağı vatan toprağından cazip hale gelmiştir.
Konuşulmayanların sayısı artmıştır.(1984)
Her şeyin sorgulanmasına izin verilmez. Gerçek sadece bir grubun tekelindedir.
Sorgulatılmayan meseleler günden güne artar. Cehaletiyle övünen figürler çoğalmaya başlar.
Sorgulanmayan ve irdelenmeyen her olay daha büyük bir bilinmezi toplumun karşısına çıkarır..
Gün gelir, insan kendi mahallesinde ve memleketinde azınlık olduğunu fark eder ama artık sesi çıkamaz; çünkü herkes onun gibi düşünmemektedir.
Çünkü herkesin ikna serüveni farklı farklıdır. Sıra henüz ona gelmemiş de olabilir..
Gün gelir, yaşadığı topluma uzaklaşır; ya da toplum ona yabancılaşır.
Yugoslavya nasıl parçalandı?
Unutmayın:
Parçalanan sadece toprak değildir.
Önce ruhlar ve gönüller parçalanır, milleti birbirine tutan maya parçalanır.
Kanuni'ye söylendiği gibi "NEME LAZIMCILIK"
yaygın bir davranış haline gelir.
Kimse komşusu için mazlumlar için risk almaz komşuya yapılan haksızlık göz ardı edilmesi gereken bir kural haline gelmiştir. Zira konforu kaybetmek risk barındırır.
Haritanın tescillenmesi ise serüvenin en sonunda yaşanacak bir hadisedir. Harita önce beyinlerde çizilir sonra kağıt üzerinde.
Ne diyor Hz Ömer.
İnandığınız gibi yaşamazsanız yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız.
Tüm bunlar yaşanırken siz nereye sürüklediğinizin farkına bile varamazsınız. Ta ki son düdük çalıncaya kadar.
Ve bir sabah uyandığınızda kapınızın önünde yabancı çizmeler...
Ne diyordu şair:
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır/ Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.
İlker Kadıoğlu