Bir zamanlar Erciyes’in eteklerinde, taş avlulu evlerin gölgesinde büyüyen Kayseri, artık gökdelenlerin ve plazaların arasında nefes almaya çalışıyor. Peki bu değişim gerçekten gelişim mi?
Çocukluğumda sabahları camdan baktığımda, uzaklardan Erciyes’in zirvesini görürdüm. Şimdi ise gri bir binanın arkasına saklanmış dağ silüeti zor seçiliyor. Şehir büyüdü mü gerçekten, yoksa sadece betonla kaplandı mı?
Kayseri artık eskisi gibi değil. Kulağa klişe gibi gelebilir ama bugün bu gerçeği her zamankinden daha fazla yaşıyoruz.Mahalle kültürü yok oldu, sokak oyunları tarihe karıştı, yeşil alanlar ise tabelalarda kaldı.
Rant kavgası Kayseri’de sadece arsaları değil, hafızamızı da yok ediyor.
Bir zamanlar dut ağaçlarının gölgelediği bahçeler vardı bu şehirde. Şimdi o ağaçların yerinde 13 katlı apartmanlar yükseliyor. Otoparkı olmayan, çocuklar için oyun alanı bile düşünülmemiş dev yapılar…
Şehir planlaması; halk için değil, yatırımcı için yapılmaya başlandığında, olan şehre oluyor. Park yapılması gereken yere alışveriş merkezi yapılıyor. Yeşil kalması gereken alanlara "kamu yararı" bahanesiyle konut dikiliyor.
Erciyes’in eteklerindeki o sakin şehir silueti artık betona boğulmuş durumda. Sabah işe giderken karşılaştığımız trafik, artan hava kirliliği, yazın 40 dereceyi bulan sıcaklıklar sadece birer sonuç. Asıl sebep kontrolsüz ve vicdansız yapılaşma.
Kayseri bir şehirdir. Ama aynı zamanda bir ruhtur, bir geçmiş, bir hatıradır.
O ruhu yok ettiğimizde sadece binalar kalır geriye.
Şimdi hepimiz durup düşünmeliyiz:
Çocuklarımızın gökyüzünü gördüğü bir Kayseri mi bırakmak istiyoruz, yoksa sadece gri duvarlar arasında sıkışıp kalan bir şehir mi?