Müdahale edilemez o akışa, anca bakılır öyle, yeni doğan güneş ya da batan ay gibi. Hep farklı bir algı seviyesinde bulunmamızı sağlayan; zaman...

Zaman nasıl da hızlı akıp gidiyor, alışkanlıklarımız nasıl da sürekli değişiyor yoksa değişmiyor mu? Eskiden fakirlik alameti sayılan, insanların kurtulmak için can attığı bir çok şey, bugün orta ve üst gelirli insanların nasıl da vazgeçilmezleri arasında. Geçmişte kimsenin yüzüne bakmadığı, ancak bugün sahip olmak için tonlarca para ödediğimiz, eskilerimiz, fakirliğimiz...

Ah analarımız; yırtılan pantolonlarımıza kusurunu kapatmak için yama yapardınızya utana sıkıla... Görseydiniz keşke şimdiki pantolonların yırtık olmasıyla gurur duyulduğunu; cool’luzya hani...

Ah babalarımız; sakalın bakımsızlık, varoşluk, saygısızlık göstergesi olduğu zamanlardan, şimdiki erkek imajının vazgeçilmezi olduğu günlerdeyiz...

Ah gözünü sevdiğim gençlik; bağınız, bahçeniz varken düğünler için salonlara heves ederdiniz büyük paralara gebe olarak, şu an bağlar bahçeler büyük paralara gebe, siz de bunlara gebe, kır düğünü furyası için...

Kibrit kutusu büyüklüğündeki peynirin olduğu kahvaltı dönemleri yerini “köy kahvaltısı” konseptli sofralara terfi ettiği dönemdeyiz. Apartmanda oturan zengin gösterişli egolu kişiler, müstakil evi olan garibimle asla eşit değildi. Onlar yüksekteydi ama günümüzde o müstakil ev dedikleri yerlere devasa paralar ödeyerek bir anda dengeleri alt üst ederek level atladılar. Ya 80’li yıllarda tavuğun kanatlarını kesip çöpe atanlar? Atılanları gizli saklı alıp pişirenler... Şimdi o kanatlar kıymete bindi, fast food’ların kralı oldu, alırken pek bir keyifliyiz ne dersiniz? “Kınayı getir aney” türküsünü sosyetede duymak asla mümkün değildi. Lakin şimdi“kınayı getir aney”e konsept hazırlasınlar diye organizasyoncular aranıyor hem de itinayla.

Eskiden fakirdik=şimdi zengin

Şimdi fakiriz=eskiden zengin

Kıymetli fakirliğimizin farkına varabilmenin şaşkın güzelliğiyle selamlıyorum sizleri efendim...

Saygı ve sevgilerimle...