Sadece düşünelim; zorunluluklarımızı=mecburiyetlerimizi. İlk başta hepimizin itiraz etmesi kaçınılmaz bir kural… Düşünmeden, hayatımızdaki getirilerini, götürülerini bir an hiçe sayarak karşı çıkarız… “Ben mecbur değilim …!” deriz. Ama sadece deriz… Belli etmeyiz hayatlarımızda, hep üzerine koyarız, sabrederiz bu da olsun bir daha asla deyip iç sesimizle çarpışır dururuz. Ta ki canımız yanana kadar, ta ki artık o kimlik denilen “mecbursun” kelimesi üzerimize cuk diye oturtulana kadar. İyi niyetlerimizi, insanlığımızı, kişiliğimizi değiştiren insanlara karşı çıkmaktan mı, üzmekten mi, yarı yolda bırakmaktan mı, korktuğumuz için mi ya da hayır demeyi bilemediğimiz için mi her şeye tamam deriz çözümlenmemiş koca bir soru işaretidir…

Ailene mecbursundur…

İşinde mecbursundur…

Dostluklarında mecbursundur…

Yaşadığın hayata ve ortama mecbursundur…

İçimizdeki benin çıkmasına izin veremeden ya da vermeden, hayatın yolunda genelde itirazsız her şeye tamam demek, tamam demek zorunda kalmak.

Hoş gelmiyor ne kulağa, ne akla, ne de kalbe.

Sizi bilmem ama benim içim darlandı. Şahsi fikrim ben; şartsız, kuralsız, özgürce yapmak istiyorum üzerime düşen ne varsa yaşamımda.

Birini sevmiyorsam sevmiyorumdur, maske takıp şirin görünmekten, devamlı karşı karşıya gelmek durumunda görmezden gelmekten bunaldım. Kimse kimseyi sevmek zorunda değil ki! Sizden hoşlanmadım demek, ya da benim hayatıma dâhil olmanızı istemiyorum demek… Nasıl ama? Süper. Çalışma hayatımda işimi sevdiğim için yapmalıyım, işin içeriği önemli değil yeter ki sabah uyandığımda yeni güne işimle mecburiyetsiz mucizeler yaratmayı hesaplayım. Zira karşılığında emeğimin karşılığını maddi olarak alıyorsam, aldığım karşılığında hakkını vermeliyim. Verimsiz ve mecburiyete bağlı iş beni ve çalışma arkadaşlarıma verdiğim enerjimi düşürecekse, başlarım böyle işe deyip, mecbur bırakılmadan tuğlalarımı kendim koyarak yeni bir pencere inşa etmeliyim… Nasıl ama? Süper. Yaşadığım toplumdaki kuralları gerektiren şeylere okey. Ama o kurallar kurallıktan çıkıp, mecbursuna dönen, seni içine içine çeken olaylara, zihniyetlere durun artık… Herkes haddini bilsin demek. Kişi kendini bildikten sonra, üzerine kültürünü de koyarak toplum içinde yer alıyorsa, bu hayatı herkes yaşamalıysa kimse kimsenin elinden tutup dibe çekemez. Ben buyum özgürlük benim adım diyebilmeli insan, şekil değiştiren, huy değiştiren, sizi kullanmak üzere kurulmuş insanlarından; gaza basın ve sollayın gitsin… Nasıl ama? Süper.

Mecburiyetlerimi kendim belirlerim ben…

Size gelince az ötede oynayın yeter…

Saygı ve sevgilerimle…