Sonbahara giristir Eylül. Sonbaharin o hüznü büyüsü insani içine çeker. Yaz bitiyor, bir hüzün çöküyor insana o da şiir, şarkı yazdırıyor bence. Ne zaman sonbahar gelse ve yapraklar dökülse seyrettiğim ağaçlar bana herşeyin bir sonu olduğunu hatırlatır. Ve yeniden doğuşu. Ne şiirler ne şarkılar avutmaz gönlü tek avuntu kabulleniş ve beklentileri en aza indirerek yok etme vaktidir simdi...

“ Fani ömür biter, bir uzun sonbahar olur,

Yaprak, çiçek ve kuş dağılır tarumar olur.

Mevsim boyunca kendini hissettirir veda,

Artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ.” ( Yahya Kemal )

Yahya Kemal bu dizelerinde hangi faninin dünyaya bir vedası olmayacaktır diye soruyor. Asıl dert ve sıkıntı, hatta bunalım, vedasız bir hayatta bulunduğunu sanmak ve ömrün hazanının hiç gelmeyeceği yalanına kendini inandırmaktır. Baharı yaşarken cıvıl cıvıldır, coşkuludur insan; ne var ki hazanın geleceğini pek hesaba katmaz. Sanır ki bu ayaklar hep koşacak, bu saçlar hep dalgalanacak, bu yüz hep gülecektir. Sonbahar, mevsimlerin ağlayan yüzüdür; hıçkırık sesidir, veda busesidir.

Mevsim sonbahardır, adı hazandır, o duygu hüzündür.

Hazan aslında üzüntü değildir; bir melâl, bir teslimiyet, bir kabulleniş ve hatta bir olgunluk asaletidir. Ömrün muhasebesinin yapılacak olduğu bir zaman dilimidir. Hazan, Mutlak Güç karşısında bir hüzünlü duruştur, acziyet bilme erdemidir.