Herhangi bir ülke, şehir veya köy nerede olduğunuz önemli değil. İsteyin yeter ki. Hayat koşullarının değişimi sizin ellerinizde. Ama ben sınırlarımı değiştirmem, rahatım yerinde, olduğu kadarıyla yetinirim, hayallerimin arkasından koşmam, yorulmaya hazır değilim dediğimiz anda sıradanlaşırsınız. Sınırlarınızı aşmaz, etliye tuzluya karışmazsanız ömür size küçük bir alan sunar. Ömür böyle geçer gider sonra unutulup gidersiniz. Peki sizi siz yapan farklı kılan nedir hiç düşündünüz mü? Düşünenler farklılığı oluşturur. Ya hiç düşünmemiş olanlar? Belki sıradan olmak bazılarını mutlu kılan hiçlik duygusudur. Kendi için olan kısa döngülü hayat farklılık ise değişim başkalaşımdır. Diğerlerinden ayrı olmak bir şeyler ortaya koyabilmek yapılmayanları yapabilmek. Toplum baskısı yüzünden kendini kısır hayatlara gebe bırakmak ne acı. İçinden geldiği gibi olamamak, ayıplanma, gruptan dışlanma duygusu yaşayabilmek. Yani başkalarının istediği model olmak. Aslında bu sen değilsin. Farklı olmak istiyorsan önünde engeller var. Öyleyse bu döngüden kurtulabilir, ortamını çevreni değiştirerek işe başlarsın. Başarılı insanlara ve farklılık yaratan insanlara bakın. Hepsi de toplum ne istiyor değil ben ne istiyorum, benim için doğru olan bu dedikleri için farklılar.

Başarılı insan dedim de aslında altında birçok başarısızlık yatıyordur ama yılmadan yıkılmadan ayakta kalmayı başardıkları içindir başarı öyküleri. Mesela Necip Fazıl Kısakürek üstad deriz. Yazdığı eserler bir harika ama hayat öyküsüne bir bakın çok acı çekmiştir. Ömrü hapishanelerde, mahkemelerde geçmiş. Neydi zoru? İdealistlik, ne istediğini bilebilmek, istikrarlı kararlı bir duruş, doğru bildiklerini korkularına, kaygılarına rağmen söyleyebilmek. Üstad olmak kolay değildi. Farklı insan çığır açar, çığır kapatır. Sıradan yaşayabilir, ailesinin serveti ona yeterdi. İstanbul zadesiydi, köklü bir ailenin çocuğu idi. Adalarda dedesinin köşkünde büyümüş, şımartılmış biraz da narin ve hasta bir çocuktu. Fakat idealistti. Merak ettiği Avrupa’yı görmek istiyordu. İstanbul üniversitesi Edebiyat fakültesini kazanmış fakat tamamlamadan yurtdışındaki okula yazılmıştı. Orada iyi bir eğitim almaktaydı ama o okulu da tamamlayamadı. Fakat üstad hayatında inişler çıkışlar olmasına rağmen şiire merakını bırakmadı ve en güzel eserlerini verdi. Özellikle materyalist düşünceye Avrupai kafayla “Kaldırımlar” şiiri ile tutundu, dergilerde yayımlandı. Daha sonra hayatında yeni bir değişim daha materyal düşünceden özüne dönen misali maneviyata açtı kalbini. Değişim değişimi kovalıyor ama en ateşli şiirleri maneviyata yönelişi ile oldu. Asla sıradan olmadı. Sıradan bir hayat seçebilirdi. Biz de üstadı hiç tanımazdık. Şu anda şu satırları yazarken bile “üstad” diye bahsediyorsam onun farklılık yaratan derin bir şair oluşundandır. Çünkü farklı insanlar birilerinin hayatına yön verebilir. Tıpkı benim kendisini rehber edindiğim gibi. Bir düşünün; sadece tek renk olsaydı renkleri bilebilir miydik? Ya da güzelliklerinin farkına varabilir miydik? Sıradan olmak ya da olmamak sizin kendi ellerinizde.

Yıllar önce Amerika’da bir karar alır devlet. Savaş olacaktır ve o yıllarda cesur bir adam çıkar. Devlete isyan bayrağını kaldırır. Savaş sebebini saçma ve anlamsız bularak “gitmiyorum” der. Bu adam Amerika’da ünlü boksör Muhammed Ali’dir. Madalyalarını söker alırlar ve birçok acı olayla karşılaşır. Ama geri adım atmaz, doğru bildiğinden, kararlılığından ödün vermez. İşte sıradan biri olmadığını kanıtlamıştır. Birçok insanın hislerine tercüman olur. Banane diyebilirdi ama demedi. Hakikati haykıran bir kişiliği vardı, gönüllere taht kurmuştu. Yıllar sonra savaşın anlamsızlığını aileler çocuklarını kaybetme acısı yaşayarak öğrendi.

Sıradanlık sadece kendini düşünmek, rahatını bozmamaktan gelir. Asıl olan farklı olabilmektir o zaman unutulmaz. Ebedileşen eser misali gönüllerde yaşarsın, seçim size ait…

Saygı ve sevgilerimle…