Yaşamın rölatif olduğunu düşünenlerdenim. Herkese göre farklı bir anlam ve amaç taşıdığı için yaşamak hep “göre” lidir. Bana göre olan kısmındaysa yaşamak “yazmak” tır. Ama öyle su içmek gibi, yemek yemek gibi, nefes almak gibi hayatta kalabilmek için yapmakta zorunlu olduğum bir yaşamsal faaliyet değildir. Daha çok yaşamsal bir tarzdır. Duygularımı, fikirlerimi anlayabilmek ve anlatabilmektir. Kendimi bulabilmek için çıktığım yolculuktur yazmak. Bir bakıma “kendimi keşfetmektir” bu kocaman labirentleri olan dünyada. Kendi labirentimde bulduğum pusuladır, yazmak. Kaybolduğumda çaresizliğe düşmeden hep yönümü bulduran bir pusula. Bu yüzden düşsemde, kalksamda, hayatın her anını doya doya yaşadım ve yaşamaya devam edeceğim. Ucu olmayan labirentli dünyada herkes bulabilmeli yaşam tarzını. Herkes bulabilmeli kendi labirentindeki pusulasını. Ve herkes bulabilmeli kendine “göre” olanı. Her şeye ve herkese rağmen… bu hayatı nasıl yaşamak istediğiniz önemli olan ve bunun için önce “karar vermek” gerekir. Yaşamınızın tarzını ve anlamını bulmaya, kendinizi gerçekten tanımaya karar verin. Hiç korkmadan bunun hayalini kurun ve bu hayali her detayı ile hissedin. Hayallerinizde de arayın yaşama amacınızı. Ama düşler ile gerçekler arasındaki ince çizgiyi de hep hatırlayın. Hatırlayın ki gerçeklerden ya da düşlerinizden vazgeçmek zorunda kalmayın. Hadi durmayın, harekete geçin. Ama lütfen harekete geçmek için ister gibi gözükmeyin. Bu karmakarışık dünyada yaşamınızın amacını, anlamını ve tarzını bulmayı “gerçekten” isteyin.

Labirentlerde mutlaka kendinizden bir şey bulacaksınız. Ve lütfen unutmayın; bulduğunuz şeylerin her birini, arayışınızın bir sonucu olabildiğini görebilme, işin başlangıcıdır.

Yeni başlangıçlara Azizim…

Saygı ve sevgilerimle…