Tarih bir kez daha haklıları yazıyor. Bundan tam yedi ay önce, 25 Ekim 2024’te kaleme aldığım yazıda; Türkiye’nin en yakıcı meselesi olan terörle mücadelenin sadece güvenlik politikalarıyla değil, doğru zamanlama, kararlı liderlik ve milli birlikle çözülebileceğini anlatmıştım. Bugün geldiğimiz noktada, o yazıda dile getirdiğim haklı endişeler, uyarılar ve temenniler, PKK’nın kendini feshetmesiyle birlikte somut bir karşılık buldu.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Gelsin, Meclis’te konuşsun; terörün bittiğini haykırsın” sözleri üzerinden geçen süre içinde yaşananlar, bu milletin feraseti ve devlet aklının birleştiğinde nasıl tarihi adımlar atabildiğini gösterdi. Bahçeli’nin çağrısı belki ilk anda çok konuşuldu ama zaman gösterdi ki o sözler bir temenni değil, bir stratejiydi.
Bugün, PKK’nın 40 yıllık kirli geçmişine noktayı koyması; artık yalnızca bir terör örgütünün değil, aynı zamanda Türkiye’nin sırtına saplanmış bir hançerin çıkarılmasıdır. Bu, şehit analarının yüreğine biraz olsun su serpen bir gelişmedir. Bu, yıllardır bölgenin kalkınmasını engelleyen, gençleri dağa zorla kaçıran bir yapının sonunun ilânıdır.
Silah Bırakmak: Geç Kalınmış Ama Doğru Bir Adım
Silahların susması, kanın durması elbette değerlidir. Fakat milletimiz bu gerçeği sevinçle karşılarken, hafızasını kaybetmemelidir. Çünkü bu karar, PKK’nın kendi vicdanından değil, geldiği çıkmaz sokaktan doğmuştur. TUSAŞ’a yapılan hain saldırıyı unutmadık. O saldırı, Türkiye’nin savunma sanayisinde bağımsızlaşmasını engellemek isteyen dış güçlerin, PKK’yı son kez sahaya sürme çabasıydı. Başaramadılar.
Bugün Kandil sustuysa, bu Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve emniyet güçlerinin canla başla sürdürdüğü kararlı mücadelenin eseridir. Bugün dağlar boşaldıysa, bu milletin evlatlarını kendi elleriyle mezara koyduğu ama yine de devletten umudunu kesmediği içindir.
Türkiye’nin Önü Açılıyor
PKK’nın tasfiye edilmesi, yalnızca bir güvenlik kazanımı değildir. Bu karar, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun gerçek potansiyelinin önünü açacaktır. Yatırımlar artık silah seslerine değil, üretim seslerine karışacak. Gençler ideolojik propaganda yerine, bilim, teknoloji ve üretimle buluşacak. Bölge halkı artık terörün gölgesinde değil, devletin gölgesinde yaşayacaktır.
Artık enerjimizi iç çatışmalara değil; kalkınmaya, teknolojiye, dış tehditlere karşı milli duruşa ayırma zamanıdır.
Bahçeli’nin Tarihî Rolü
25 Ekim’de yazmıştım, yine yazıyorum: Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrı, o gün birçok kesimi şaşırtmıştı. Oysa Bahçeli’nin çizgisi değişmedi. Devlet aklını esas aldı, milletin huzurunu önceledi. PKK'nın feshiyle birlikte, Bahçeli’nin “ön alıcı” çıkışının, bir siyasi cesaret ve strateji örneği olduğu bir kez daha tescillendi.
Bugün bu süreci sağlayan liderlik, yarının birlik harcını yoğuracaktır.
Duyguyla Değil, Aklın Işığında Yürümeliyiz
Türkiye, içeriden ve dışarıdan kuşatılmak istenen bir ülke. İsrail’in açık tehditleri, İran’a yönelik saldırılar, Gazze’de yaşananlar hepimizin gözünün önünde. Böyle bir dönemde terörün Türkiye içindeki etkisinin sıfırlanması, dış tehditlere karşı daha güçlü durmamızın önünü açacaktır.
Unutmamalıyız: Bugün PKK sahneden çekilirken, başka taşeronlar devreye sokulmak istenebilir. Bu yüzden uyanık, bilinçli ve milli bir duruşla devam etmeliyiz.
Bugün millet olarak bir derin nefes aldıysak, bu yılların bedeliyle kazanılmış bir huzurdur. Şimdi görev, bu fırsatı heba etmeden Türkiye’yi her alanda büyütmek, birliğimizi daha da pekiştirmektir. Ve unutulmamalıdır ki, 25 Ekim’de yazdığımız her satır bugün karşılığını bulmuşsa; bu, aklın, vicdanın ve millet iradesinin galibiyetidir.