Bayramdır elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedenei kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp “çok şükür bugünü de gördük” diyebilmek... Sevdiklerinle her geçen gün bayramdır. Küsken barışmak, ayrıyken kavuşmak, suskunken konuşmak... Bir kitabı bitirmek, bir binayı bitirmek, bir okulu bitirmek, kabuslu bir rüyayı, kodeste ağır cezayı bitirmek gibi... Yoğun bakımda sancılı geceyi ya da kangren olmuş bir ilişkiyi bitirmekte öyle... Ya vuslat da bayram değil midir? En acıktığında dumanı tüten bir somunun köşesini bölmek, korktuğunda güvendiğine sarılabilmek, dara düştüğünde dost kapısını çalabilmektir bayram... Bir sürpriz paketin içinden çıkan hediye, tatlı bir şekerlemede üstüne serilen battaniye, saçlarını müsfik bir sevgiyle okşayan annedir bayram. “Ona güvenmiştim, yanılmamışım, sözü hiç aldatmamış, aldanmamış olmaktı belki de... Evlatların mürüvvetini görebilmek, eve dolu bir torbayla girebilmek, akşamları eskimeyen bir keyifle çay demleyebilmekti bayram... Alnı açık yaşlanmak ve ulu bir çınar gibi ayakta ölebilmek mesela... yeni eve asılan basma perdeler, alın teriyle kazanılmış ilk rızkın konduğu çerçeveler, yüklü borcun son taksidi ödenirken sıkılan eldir bayram... Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi, akşam kapıda karşılayan yavuklu busesi, sevdalı bir elin tende gezmesi, nice adağın ardından çınlayan çocuk sesidir. Bunların kadrini bilirseniz ve kıymet bilmeyi öğrenirseniz her gününüz bayram olur. Meraklanmayın, öyledir diye size deli demezler. Deseler de böyle delilik, bayram artığı günlerdeki nankör akıllılıktan evladır. Çünkü yaşamak bayramdır... Can YÜCEL
İçimizdeki bayramları yok etmemeniz dileğiyle... Hayırlı bayramlar...